13 Nisan 2010 Salı

Aksak İlüzyonlar



Göz kapaklarının ilk aralanışında, o ilk görsel "an"da, ışığın göz bebeklerinin bakirliğine ilk yolculuğu; perspektifler denizine ilk atlayış, ürperti ve algıları patlatan bir şok.

Kare kare geçen saniyeler ve yavaşça inen yağmur damlalarının mayışıklığı.

Kum saatinde inen bulutlar; çanlardan yayılan, her tarafı saran soykırım fişekleri. İnsan olmanın verdiği acıların küstahlığı, utanmazca ruha atılan tokatlar. Varlığa işlenen günahların sayfalarca yere dökülen manifestoları, bir bebeğin her geçen saniye delik deşik edilen saflığı. Kar tanelerinin dinginliği; ağaçların aryaları.

Boyutların arasında kayboluş, bir tutam dumanın dudakların arasından salıverilmesi. Saniyelere yayılan kırbaç sesleri, büyük trajedi; mutlak sonun her kılcal damarda hissedilmesi.

Yıldızlar kadar yakın gerçeklik kadar uzak bir canlılığın evreleri. Bir bütünü oluşturan, ruha renklerini veren duygu kolajları.

Aksak giden ilüzyonlarda bir yaşam. Çaresizce koşmak, nefessiz kalmak belki de.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder